Bakan Çavuşoğlu: Alman büyükelçiyi çağırıp tepkimizi gösterdik

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman polisinin Türk basın mensuplarını gözaltına almasına ilişkin, "Alman büyükelçiyi çağırdık, basın ifade özgürlüğü konusunda tüm dünyaya ders vermeye kalkan Almanya’nın çifte standardını ortaya koyduk" dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya'da bir otelde Cumhur İttifakı'na üye parti temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, hem Antalya'da hem de ülke genelinde yoğun bir kampanya dönemi geçirdiklerini söyledi.

Seçim sürecinde ABD ve Avrupa basınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan yayınlara şahit olduklarını hatırlatan Çavuşoğlu, vatandaşın Türkiye'de yüzde 87'ye, yurt dışında ise yüzde 53'e yaklaşan seçime katılım oranıyla yanıt verdiğini vurguladı.

Türkiye'nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi ülkelerde seçim katılımında en ön sıralarda geldiğini anlatan Çavuşoğlu, üç ay önce tarihin en yıkıcı afetinin yaşanmasına rağmen seçimleri yüksek katılımla gerçekleştirmenin demokrasinin gücünü de ispat ettiğini aktardı.

"Tarafsızlıktan uzak ifadelere tepkimizi Bakanlık açıklamasıyla ortaya koyduk"

Uluslararası basının tarafgir tutumunu, bazı uluslararası gözlemcilerde de gördüklerini dile getiren Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"AGİT, AGİTPA ve AKPM gözlemcilerinden oluşan Uluslararası Gözlem Misyonunun basın toplantısında kullandığı siyasi içerikli, tarafsızlıktan uzak ifadelere tepkimizi Bakanlık açıklamasıyla ortaya koyduk. Bize bu eleştirileri yapan iki misyonun şefi Alman. Ama bakıyorsunuz aynı Almanya'da Sabah gazetesinden iki basın mensubumuz, bir FETÖ'cünün yalan yanlış ihbarıyla gözaltına alınıyorlar. Hem de Sabah gazetesinin Avrupa haberleri merkezinin bulunduğu Frankfurt'ta ofislerinin basılması suretiyle. Bakanlık olarak gerekli açıklamayı yaptık, Büyükelçilerini de Bakanlığa çağırdık ve tepkimizi gösterdik."

Çavuşoğlu, basın ve ifade özgürlüğü konusunda tüm dünyaya ders vermeye kalkan Almanya'nın çifte standartlı yaklaşımını ortaya koyduklarına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Neymiş 'basın özgürlüğü sınırsız değilmiş.' Türkiye'de PKK'ya destek veren, darbe girişimini planlayan gazetecilerle ilgili Türkiye'de soruşturmalar devam ederken basın özgürlüğünden dem vuranlar, bize ders vermeye çalışanlar FETÖ'cülerin ihbarıyla Sabah gazetesine baskın düzenliyorlar. Neymiş 'basın özgürlüğü sınırsız değildir' diyor. Sınırsız değil de baskın yapıyorsunuz, gözaltına alıyorsunuz, sonra da serbest bırakıyorsunuz. Aslında göz dağı vermek, sindirmek. Niye FETÖ'cülerle ilgili, PKK bağlantıları olan oradaki PKK destekleyicileriyle ilgili aydınlatıcı haberler yayınladıkları için. Demokrasiye, milli iradeye olan bağlılığımız, uluslararası siyasetin mevcut durumu ve bu çifte standartlı uygulamalar dikkate alındığında da çok anlamlı."

Çavuşoğlu, krizlerin, savaşların, çatışmaların arttığı günümüz dünyası hakkında analiz yaparken, iki yaygın reflekse karşı Türkiye refleksi benzetmesi yaptığını ifade etti.

Birinci refleksin AB başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde görüldüğünü anlatan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Kendi refah alanına çekilme, küresel sorunları sırf göç gibi güvenlik boyutu itibariyle umursama. İkinci refleks, daha ilkel. Bütün suçu, kendinden olmayanlarda görme. Irkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Türk karşıtlığı şeklinde vuku buluyor. Charlie Hebdo'nun son alçaklığı ve terbiyesizliğini gördünüz. Daha fazla anarak kıymete bindirmek istemiyorum. Sadece şunu söylemek isterim Türk milleti sizin gibileri hayal kırıklığına uğratmaya devam edecek. Bahsettiğim her iki refleks de özünde anti-demokratik tepkilerdir. Biz bu iki refleksi de reddediyoruz."

"Önceliğimiz atılım ve açılımlarımızı sürdürmek olacak"

Çavuşoğlu, uluslararası konjonktürün aşırıcı, demokrasi karşıtı akımlar için daha elverişli olmasına asla aldırış etmeden, Cumhuriyeti ve demokrasiyi bütün dünyaya örnek hale getireceklerini belirterek, "28 Mayıs'taki ikinci turu da yine başarıyla, huzur içinde ve kardeşçe gerçekleştireceğiz. Seçim sonrasındaki süreçte dış politikadaki önceliğimiz atılım ve açılımlarımızı sürdürmek olacak." diye konuştu.

Seçimlerden sadece 4 gün önce Moskova'da olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Dörtlü toplantı ile hem Suriye ile ilişkilerimizin normalleştirilmesi, hem de Suriye'deki iç durumun normalleşmesi yönünde ciddi bir adım attık. Ortak amacımız terör tehdidini yok etmek, sığınmacıların güvenli geri dönüşlerini sağlamak, Suriye'deki siyasi süreci canlandırmak. Bütün bunlar birbiriyle bağlantılı, kapsamlı planlar gerektiren, günlük siyasi sloganlara indirgenemeyecek politikalardır. Ancak kararlı ve tutarlı diplomatik ve askeri angajmanla bu süreci yürütebilirsiniz. Devletimizin temel çıkarlarını, ulusal güvenliğimizi ikinci plana atan, sadece askerleri çekme söylemini kullanmış olmak için yapılan açıklamalar tehlikelidir. Suriye'den mülteci hareketini tetikleyen üç temel faktör var. Siyasi süreçteki tıkanıklık, DEAŞ ve PKK/YPG. Bizim sahada terörün her türüyle mücadelemiz, bugün göçü tetikleyen bu tehdidi de ortadan kaldırdığı gibi, geri dönüşler için güvenli alanlar da yaratıyor. Suriye'deki istikrarsızlığın ve bunun yarattığı tehditlerin siyasi süreç canlandırılmadan bertaraf edilmesi gerçekçi değil. Bu nedenle, Astana Süreci dahil olmak üzere, bütün arayışların ana aktörlerinden olduk."

Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması süresinin 2 ay uzatıldığına değinen Çavuşoğlu, "Öte yandan, 6 gemimiz Kerç Boğazı'ndan geçemedi oradaki çatışmalar ve mayınlar yüzünden. Dün Sergey Lavrov'u aradım, Mikolayiv ve Olvia limanlarında mahsur kalan gemilerimizin çıkışı için de Rus tarafı olarak üzerine düşeni yapacaklarını söylediler. Aynı destek ve işbirliğini dostumuz Ukrayna'dan da bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, Türk Devletleri Teşkilatı rüyasını gerçeğe çevirmenin, Türk dünyasında bütünleşmenin önünü açmanın mutluluğunu ve gurunu yaşadıklarını anlattı.

İkinci turun tamamlanmasının ardından, Mısır ile normalleşme sürecini çok daha hızlı bir şekilde sürdüreceklerinin vurgulayan Çavuşoğlu, "ABD ve AB dahil bütün ortaklarımızla samimi, yapıcı, etkin bir işbirliği içinde uluslararası sorunlara hep birlikte çözüm yolları aramanın derdindeyiz. Bizim bu süreçte haklı beklentimiz, önyargı ve çifte standarttan uzak bir yaklaşım görmektir." değerlendirmesinde bulundu.