Meryem İlayda Atlas, terör örgütü PKK’nın Almanya’daki faaliyetlerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Almanya’da PKK, terör örgütü listesinde yer almasına rağmen faaliyetlerini rahatça yürütebiliyor. PKK’nın kağıt üzerinde gördüğü terör örgütü muamelesi, pratikte hem Alman kamuoyunda hem Alman devleti nezdinde muğlak bir tolerans politikasına dönüşmüş durumda.
Avrupa Polis Teşkilatı Europol, 2018 yılında, PKK’nın Avrupa’yı lojistik üs olarak kullandığını vurguladı. İllegal faaliyetlerini yürütmek için Avrupa genelinde mafyavari bir yapılanma kuran terör örgütü PKK, dünya genelinde uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığında da önde gelen yasa dışı yapılardan birisi. Terör örgütü PKK’nın bu yasa dışı eylemlerine göz yumanlar ise hukuk devleti olmakla övünen Avrupa Birliği (AB) ülkeleri.
Terör örgütü PKK’nın şiddet eylemlerinden, yasa dışı ve zorbalıkla yürüttüğü haraç faaliyetlerinden ve kendisiyle ilintili sivil toplum kuruluşlarından zarar görenler ise terör örgütüyle ilişkisi olmayan göçmenler. Bu siviller, Almanya’da anayasal korumanın neredeyse dışındalar. Evlerine veya dükkanlarına terör örgütü PKK tarafından bir saldırı olduğunda ya da açıktan tehdit edildiklerinde, Alman makamları bu vakaları çözmek için isteksiz davranıyor. Soruşturmalar genellikle ‘faili meçhul’ olarak karara bağlanıyor. Almanya, doğrudan kendi vatandaşlarını ve güvenliğini ilgilendirmediğini düşündüğü konularda illegal yapılanmalara, baskı ve tehdide göz yumuyor.
Almanya’da uzun zamandır medyada ve siyasi çevrelerde terör örgütü PKK’nın Türkiye karşıtlığını satın almış bir kamuoyu var. Artık terör örgütü PKK, Türkiye ile ilişkilerinden hoşlanmadığı AB ülkelerine “gönlüne göre bir ders verebilme” potansiyeline sahip. Bugün Alman makamları, bu “şiddet tehdidini” dile getirmekten çekinmiyor. Terör örgütü PKK’yı şiddet konusunda geri dönülmez bir noktaya getiren AB ülkelerinin, PKK’ya karşı kendi tedbirlerini oluşturması kaçınılmaz hale gelmiş bulunuyor. Bu noktada ülke içi şiddet tehdidi ve radikalleşen aşırı sol ve PKK/PYD arasındaki ilişkiler de önemli bir rol oynuyor.
Anayasayı Koruma Teşkilatının 2021 tarihli raporuna göre terör örgütü PKK’nın bağış adı altında topladığı paralar yıllık 16,7 milyon avroyu buluyor. Anadolu Ajansının haberine göre, Alman makamlarına yöneltilen söz konusu 16,7 milyon avroluk miktara el konulup konulmayacağı ve bu konuda makamların ne yapacağı sorusuna Alman yetkililer cevap vermiyor. Bu bağışların çoğu, Almanya’ya katma değer sağlayan ve entegre olmuş göçmenlerden zorla toplanıyor.
Suriye meselesinde Almanya “yabancı terörist savaşçı” gerçeği ile karşı karşıya kaldı. 2018 yılında yayınlanan SETA’nın “Avrupa’da PKK Yapılanması” [1] raporuna göre, Almanya’dan terör örgütü PKK’ya katılan 250 “yabancı terörist savaşçı” oldu. Bu rakam İsviçre için 150, İsveç için 50 ve İngiltere için 30. Almanya’da doğup büyümüş gençlerin terör örgütü PKK’ya katılacak kadar radikalize olması, ülkelerini terk ederek bu “idealize edilmiş” savaşa katılmaları ve döndüklerinde entegrasyon ve deradikalizasyon ile karşı karşıya kalınması, Alman kamusal düzeni için hem bir zaaf hem de bir tehdit unsuru. Nitekim Suriye ve Irak’ta savaşan “yabancı terörist savaşçıların” Avrupa çapındaki mobilizasyonu Almanya’dan yönetiliyor. Avrupa’ya dönen teröristlerin patlayıcı yapımı, savaş taktikleri ve savaş tecrübesi konularında radikalleşmiş olması, salt Almanya değil, Avrupa için de topyekun bir risk oluşturuyor.
Almanya’da terör örgütü olarak tanınan PKK’nın, paravan sivil yapılanmalarla Alman kamuoyu nezdinde meşruiyet algısı oluşturmaya çalıştığı ve faaliyetlerine alan açtığı görülüyor. Nitekim Türkiye uzmanı Walter Posch, geçen hafta Alman medyasına verdiği demeçte, terör örgütü PKK’nın Avrupa’daki Kürtlerin temsilcisi olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, farklı bölgelere dağılmış ve farklı diller konuşan Kürt gruplarının varlığına dikkat çekerek ortaya koydu.
Almanya’da uzun zamandır medyada ve siyasi çevrelerde terör örgütü PKK’nın Türkiye karşıtlığını satın almış bir kamuoyu var. Artık terör örgütü PKK, Türkiye ile ilişkilerinden hoşlanmadığı AB ülkelerine “gönlüne göre bir ders verebilme” potansiyeline sahip. Bugün Alman makamları, bu “şiddet tehdidini” dile getirmekten çekinmiyor.
Ayrıca Posch demeçlerinde, PKK’dan ideolojik ve siyasi olarak ayrışan Kürt grupların varlığının da bu temsil iddiasını çürüttüğüne dikkat çekti [2]. Yine Posch’a göre Avrupa, kanlı bir terör örgütü olan PKK’yı ideolojik olarak romantize ederek hafife alıyor. Oysa terör örgüt PKK, oldukça anti-demokratik bir yapıya sahip. Bir hukuk devleti olduğunu iddia eden Almanya, kendi sınırları içinde yaşayan, üreten, vergi veren insanların terör örgütü PKK tarafından zorbalık ve tehditle haraca bağlanması, boyun eğdirilmesi ve sindirilmesi konularına bir güvence üretemiyor. Esasen bir hukuk devletinin sınırları içinde işlemesi gereken hukuk düzeni, konu göçmenler ve terör örgütü PKK olduğunda yerini feodal bir düzene terk ediyor. SETA’nın “Avrupa’da PKK Yapılanması” raporuna göre Avrupa çapında PKK ile intisaplı sivil toplum kuruluşu sayısı 563 iken, bu sayının salt 237 tanesi Almanya’ya ait.
Terör örgütü PKK ile bağlantılı olan bu sivil toplum kuruluşlarının en önemli etkilerinden birisi de büyük bir ekonomik ağın bir parçası olmaları. Europol’ün 2019 tarihli “AB Terörizm Durumu ve Trendi” raporunda Kürt işletme sahiplerinden zorbalıkla para toplanması resmi olarak da eleştiriliyor. Halbuki bu konu on yıllardır yaygın şekilde kamuoyunun malumu. Dernekler, vakıflar, kültür merkezi altındaki yapılar, terör örgütü PKK’nın ekonomik ağına hizmet ediyor.
Anayasayı Koruma Teşkilatının 2021 tarihli raporuna göre terör örgütü PKK’nın bağış adı altında topladığı paralar yıllık 16,7 milyon avroyu buluyor. Anadolu Ajansının haberine göre, Alman makamlarına yöneltilen söz konusu 16,7 milyon avroluk miktara el konulup konulmayacağı ve bu konuda makamların ne yapacağı sorusuna Alman yetkililer cevap vermiyor. Bu bağışların çoğu, Almanya’ya katma değer sağlayan ve entegre olmuş göçmenlerden zorla toplanıyor [3].
Almanya’da PKK, terör örgütü listesinde yer almasına rağmen faaliyetlerini rahatça yürütebiliyor. PKK’nın kağıt üzerinde gördüğü terör örgütü muamelesi, pratikte hem Alman kamuoyunda hem Alman devleti nezdinde muğlak bir tolerans politikasına dönüşmüş durumda.
PKK’nın çatı kuruluşu NAV-DEM’e bağlı sayısız dernek, terör örgütünün Almanya’daki faaliyetlerini yürütüyor ve Alman makamlarının sivil topluma sağladığı mali destekten faydalanıyor. Bu yapılanmalar Almanya’daki yerel yönetimlerle de sıkı ilişki içerisinde ve yerel yönetimlerden destek görüyor. Adeta sokak ve mahalle bazında sivilleri kıskacına almış bu dernekler, Almanya’da sivil hayatın güvenliğine de büyük darbe vuruyor. Üstelik sivil haklar konusunda, mesela kadınların kamusal hayata katılması, uyum sorunlarının çözülmesi gibi meselelerde de oldukça isteksiz olan bu yapılanmalar, siyasi propaganda faaliyetleri konusunda ise oldukça mahir. Bu yapılara destek vermeyen Kürtler ve Türkler, terör örgütü PKK’nın örtülü filtre mekanizmaları ile karşılaşıyor.
Almanya’nın terör örgütü PKK’ya, şiddet eylemlerine, uyuşturucu, insan kaçakçılığı gibi suçlarına, yabancı savaşçılarına bitmek bilmez toleransı, sorunu terör olarak değil, 90’lardan kalma bir kimlik sorunu olarak ele almasından kaynaklanıyor.
PKK, yasaklı bir örgüt olmasına rağmen düşünce özgürlüğü (gesinnungsrecht) kisvesi altında, Türkiye aleyhine açıktan düşmanlık yaparak, yasaklı flama ve bayrakları ile her tür radikal organizasyonu rahatça yürütüyor.
Türkiye uzmanı Walter Posch, geçen hafta Alman medyasına verdiği demeçte, terör örgütü PKK’nın Avrupa’daki Kürtlerin temsilcisi olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, farklı bölgelere dağılmış ve farklı diller konuşan Kürt gruplarının varlığına dikkat çekerek ortaya koydu.
Almanya’da medya, siyaset ve akademide, Türkiye ile ilişkilerde meşru aktörlerle iletişim kurmak ve eleştirileri meşru zeminlerde iletmek yerine terör ile intisaplı kurum ve kişilerle hareket etmek bir gelenek halini aldı. Maalesef bugün gelinen noktada Almanya, başarısız entegrasyon politikaları yüzünden Kürt gençlerini topluma dahil edemeyerek radikalleşmelerine göz yumuyor. Terör örgütü PKK, zamanla Almanya’da kendi kadro hareketini kurarken, Alman makamları uzun süre sessiz ve iltimaslı davrandı. Bu şekilde ikinci nesil Kürt gençliği, terör örgütü PKK propagandası ile marjinalleşti. PKK’nın sözde kimlik, uyum, göç, sosyal destek gibi konularla iştigal etmek için paravan olarak kullandığı, aslında Almanya’daki Kürt halkını terör örgütü PKK lehine eylem yapmaya ve mobilize etmeye yarayan sivil toplum kuruluşları, bugün Almanya için düşünce özgürlüğü (gesinnungsrecht) çerçevesinde değerlendirilemeyecek kadar büyük ve ciddi bir sorun haline gelmiş durumda.
Almanya, terör örgütü PKK sempatizanı gazetecilerini, yayın kuruluşlarını ve terör övücüsü Türkiye düşmanı siyasetçilerini bir kez daha gözden geçirmeli. PKK’nın Avrupa genelinde şiddet eylemleri yapma potansiyeli göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir husus. Almanya, PKK ile ilgili cılız seslerle itiraz ettiği muğlak tolerans politikasından vazgeçmeli ve terör örgütüne teslim edilmiş sivil alanları geri almalıdır.
GENEL
3 gün önceGENEL
3 gün önceUNCATEGORİZED
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024GENEL
27 Aralık 2024